14 Haziran 2013 Cuma

Kış Hediyesi Kardan Çocuk







Mevsimlerden kış... 
Mia ve Zac adında yaşlı bir çift tek katlı bahçeli evlerinde lapa lapa yağan kar tanelerini camdan izliyorlardı.
Yıllarca çocukları olmadan birlikte yaşamışlardı. Çok mutluydular , birbirlerine olan sevgileri hiç azalmamıştı.
Mia ve Zac çocukları olmadığı için zaman zaman üzülüyorlardı. Fakat yakın çevrelerinde oynayan , gülümseyen , koşan , ağlayan bütün çocukları seviyorlardı. 

Kış git gide etkisini daha da ağır göstermeye başlamıştı. Kar o kadar çok yağmıştı ki artık evlerinden dışarıya çıkmadan bir müddet karın dinmesini beklemek zorundaydılar. Bir kaç gün daha geçtikten sonra kar etkisini azaltmıştı her ikisi de karşıda ki çocuk parkında oynayan çocukları çok özlemişlerdi. 

Mia evde kek ve çay hazırladı. Onları güzelce sepete yerleştirip Zac ile birlikte parkta oynayan çocukları görmek ve keki ikram etmek için dışarıya çıktılar. Kış güneşi pırıl pırıl parlıyordu.
Ortam o kadar güzeldi ki çocuklar neşe içinde cıvıl cıvıl kar topu oynayıp eğleniyorlardı.
Onlarda bu oyuna katılıp çocuklarla bol bol eğlendiler çay içtiler keklerini yediler... Sohbet Ettiler.
Zac çocukları mutlu etmek için bir kardan adam yapmak istedi. Mia gülümseyerek ;

- Çocuklar var mısınız kardan adam değil de sizler gibi sevimli kardan bir çocuk yapalım mı diye sordu

Çocuklar bu fikri çok beğendi hepsi birlikte neşe içinde kardan bir çocuk yaptılar. Hava soğumuştu.
Herkes üşüdü mutlu bir şekilde evlerine geri döndüler. Mia ve Zac eve döndüklerinde ne kadar güzel bir gün geçirdiklerini , kardan çocuğun harika olduğunu düşündüler. Bütün gece her ikisi de  dua ederek bir çocuklarının olmasını dilediler. Derken dışarıdan tuhaf bebek ağlamasına benzer sesler duydular..
Dış kapıyı yavaşca araladılar. Sokağa bakıyorlardı. Sesin nereden geldiğini kestirmek zordu. Rüzgar ve tipi oldukca şiddetliydi.

- Üzerimize birşeyler alıp bahçede bakınalım.  Dedi Mia.
Sıkıca giyinip bahçeye doğru yöneldiler. Her tarafı aradılar sesin geldiği yeri bulmaya çalıştılar. Zac biraz ilerden seslendi.
-Sanırım ses çocuk parkından geliyor. Dedi..

Oraya doğru yürümeye başladılar. Parka iyice yaklaştıklarında ses iyice artmıştı. Yanılmamışlardı.. O bebek ağlaması parktan geliyordu. Yine heryeri aramaya başladılar. Mia gözlerine inanamıyordu. Ağlayan kardan çocuktu. Yalnız kalmıştı , karanlık olmuştu bunun için ürkmüştü ve ağlıyordu. Mia kardan çocuğa elini uzatınca karlar yere dökülüp içinden bir kız çocuğu çıktı. Her ikiside şaşırmıştı. Bu bize ALLAH'ın bir mucizesi dualarımız kabul oldu  diyerek sevinçten ağlamaya başladılar. Çocuğuda alıp evlerine geri döndüler.

Mia ve Zac kızlarının adını Mery koydular. Mery git gide büyüdü güzel bir kız oldu , okula başladı.
Arkadaşlarını çok seviyordu mutluydular.





Yalnız yaz mevsimi geldiği zaman Mery çok mutsuz , huzursuz ve sürekli ağlayan bir çocuk olmuştu. Zac ve Mia bunun nedeninin yaz mevsiminden kaynaklandığını , sıcaklarda çocuğun mutsuz olduğunu keşfetmişlerdi.
Buna bir çare bulmaları gerekiyordu. 

O gece uzun uzun düşünüp taşındılar. Oturdukları yeri çok seviyorlardı. Fakar Mery için kış mevsiminin daha uzun olduğu Ülkelere taşınma kararı almaları gerektiğini farkettiler. 

Aradan birkaç gün geçtikten sonra iyice karar verip bütün eşyalarını toplayıp Mery için kış mevsiminin çok daha uzun olduğu ülkeye taşındılar. Onlar için çocuklarının mutluluğu herşeyden önce geliyordu , ve yıllar sonra buldukları bu mutluluğu kaybetmek istemiyorlardı. Komşuları ile vedalaşıp karın çok yağdığı , kış mevsimiinin çooook uzun olduğu ülkeye taşındılar. Hayatlarına orada devam ettiler....

masalımız böylece sona erdiiiii.)

Sevgi ve duanın açmadığı kapı yoktur...




LANETLİ PRENSES


Bir zamanlar yüksek dağların tepesinde kocamaaaaaan çok heybetli bir sarayda kral, kraliçe halkı ile birlikte mutlu mesut yaşıyorlarmış.Birbirini çok seven kral ve kraliçenin aradan yıllar geçmesine rağmen çoçukları olmuyormuş...

Kral ve kraliçe bu çocukları olmadığı için çok üzülüyorlarmış.Ülkelerindeki hekimleri büyücüleri toplayıp çocukları olması için elinden gelen her şeyi yapıyorlarmış.

Kral ve kraliçe gece dua ediyorlarmış ''Ne olur bizimde bir çocuğumuz olsun'' diye...Günlerden birgün kraliçe bir çocuğu olacağı müjdesini krala vermiş..Ülkede bayram ilan edilmiş şenlikler yapılmış, yemekler yenmiş ve doğacak çocuğu beklemeye başlamışlar...Aradan aylar geçmiş kraliçe dünyalar güzeli bir kız çocuğu dünyaya getirmiş pırıl prıl simsiyah saçları, bembeyaz teni, pembe yanakları, kırmızı dudakları yemyeşil gözleri olan kız çocuğu dünyaya gelmiş...Minik prensese isim düşünmeye başlamışlar...Minik prensesi uzun yıllar bekledikleri için adını Missy koymuşlar.

Kral ve Karaliçe bebekleri olduğu için bütün halka yemek dağıtırken ayrıca sarayında özel bir davet vermiş...Davete perilerde katılmış...

Sarayda perilerle birlikte verilen özel yemekte bütün perilerin güzel minik prensese tılsımlı hediyeleri olmuş...

Bir tanesi güzellik tılsımı, diğeri akıl, diğeri mutluluk, diğeri sağlık, diğeri huzur dileyerek hediyelerini vermişler...

Yalnız içlerinden kötü kalpli bir peri herkesin duyacağı şekilde homurdanarak prensesin 15 yaşına gelince eline iğne batmasıyla yıllarca uykuya dalmasını dilemiş...Herkes susmuş, periye çok kızmışlar kral sinirle periyi saraydan kovdurmuş...

Aradan uzun yıllar geçmiş dünyalar güzeli prenses artık 15 yaşındaymış...  Missy sarayda gezinirken yukarıya doğru çıkan merdiveni merak etmiş yavaş yavaş merdivenlerden çıkmaya başlamış...Köhne bir odanın kapısı yarı aralık içerden ses geliyormuş merak etmiş kapıya doğru ilerlemiş yavaşça açmış.

İçerde yaşlı bir teyze nakış işliyormuş...İşlediği nakışı prenses göstererek - gel bak ne güzel sanada göstereyim demiş.

Prenses merakla yaşlı kadının yanına doğru gitmiş...Eline nakışı ve nakış iğnesini alınca parmağına batmış...Güzel prenses olduğu yerde yere yığılarak derinnnnnnnnnn bir uykuya dalmış...Bütün saray anne ve babası başına toplanmış...Kötülük perisinin lanetinin gerçekleşmesi herkesi yasa boğmuş...

Olanlar bütün ülkede ve komşu ülkelerde herkes tarafından duyulmus...Başka bir ülkenin prensi, prensesin başına gelenleri duymuş...Merak içerisinde oraya gitmeye karar vermiş

Atını ve adamlarını hazırlayıp yola koyulmuş...Birkaç gün sonra prensesin bulunduğu ülkeye varmış...Saraya gitmiş...Prensesi görmek istediğini krala bildirmiş...Kral ağlayarak prensi prensesin yanına götürmüş...

Prens dünyalar güzeli prensesi görünce aşık olmuş...Ama yapacak birşey yokmuş prenses kendisine aşık prensten habersiz uyuyormuş...

Prens, ''gitme zamanı geldi hepiniz hoşçakalın ama izin verirseniz prensesler vedalaşmak için onu bir kez öpebilir miyim demiş''...

Kral izin vermiş  prens prensesin yanağına sevgiyle bir öpücük kondurmuş dünyalar güzeli prenses bu sevgi dolu öpücükle uykuya dalan prenses uyanmışşşşşşş....

Herkes sevinç içerisinde çığlıklar atarak ülkede bayram ilan etmişler çok mutlu olmuşlar prens ve prenseste evlenmiş onlarında çocukları olmuş diğer iyilik perilerinin dilediği gibi huzurlu mutlu sağlıklı güzel bir yaşam sürmüşler....

13 Haziran 2013 Perşembe

HARİKA MASAL RESİMLERİ

Sevimli masal kahramanları sevimli tavşanlar, güzel prensesler, komik tavanlar, masal resimler


































SARI GONCA GÜL Ve PERİ KIZI Masalı



Uzak diyarlarda dünyanın en güzel çiçeklerinin açtığı ormanda güzel bir peri kızı yaşarmış...bu peri kız çiçekleri çok severmiş ama en sevdiği çiçek gülmüş...yaşadığı yerlerde güller yetiştiren peri kızının gülleri herkesin diline destan olmuş...

Peri kızı her gün güllerini sular, onları sever, topraklarını havalandırır güllerin daha da güzel açması için elinden geleni yaparmış.Onlarla o kadar mutluymuş ki..peri kızını en çok üzen şey ise emek verip yetiştirdiği güllerin solmasıymış. Acaba ne yapsam da güller solmasa hep canlı güzel renkleriyle yaşasa diye düşünürmüş. Yine böyle birgün gülleri için bahçesinde gezen peri kızı pembe,kırmızı, beyaz güllerin arasında sapsarı bir tomurcuk gül görmüş, sarı goncagül diğerlerinden o kadar faklıymışki onun asla solmasını, kurumasını istemiyormuş, bu yüzden de onun bakımını çok daha itine ile yapıyormuş.





Peri kızı her sabah gül bahçesinde gezinirken sar gül goncasını kontrol eder, onu çok sever ve sarı gonca gülün birgün büyüyeceğini kocaman harika açmış bir gül olacağaını hayal ediyormuş.Gerçekten de aradan zaman geçmiş günler birbirini kovalamış sarı gonca gül büyümü kocaman bir çiçek olmuş diğer güllerin arasında sarı gül ışıl ışıl parlıyor görenleri kendisine hayran bırakıyormuş...Peri kızı büyüyen srı gülü öyle gördükçe hem çok seviniyor hem de çok üzülüyormuş çünkü o kadar emek verip büyüttüğü sarı gülün bir gün diğer güller solacağını düşünüyormuş.

Peri kızı gül bahçesini hergün hiç aksatmadan kontrol ederk tüm bakımlarını yapıyor hepsini ayrı ayrı seviyor fakat soldukları zaman üzüleceğini düşüyormuş..derken aradan aylar geçmiş....güller yavaş yavaş solmaya başlamıııııııııış....Peri kızı o kadar çok üzülüyormuşki ''sarı gül de solacak diğerleri gibi o da kaybolacak'' diyormuş. Yine bir hayli zaman geçmiş bütün güller solmuş bir tak gül dışında... sarı gül..o solmadan ışıl ışıl rengiyle harika görünüyormuş, peri kızı ilk zamanlar buna bir anlam verememiş ''nasıl olur bütün güller soldu sarı gül aynı'' diye kendi kendine konuşuyormuş.

Yine aradan aylar geçmiş ve sarı gül hiç solmamış.. peri kızı bu işten sıkılmaya başlamış, eskiden güller solunca onların tekrar hayat bulup geri gelmesi için umutla çaba sarfediyormuş, o günleri ve gülleri umutla,özlemle büyütmeyi çok arıyormuş...sarı gül solmadığı için artıkbunları yaşayamıyor çok üzülüyormuş...
Yetiştirdiği güllerin eskisi gibi doğal olmasını, yaşayan canlıların doğal kalmasının ne kadar güzel birşey oduğunu düşünerek ne kadar yanlış dilek dilediğini farketmiş....

Solan ve tekrar hayat bulan güllerin kıymetini anlamış onları sarı gülden hiç ayırmamışş mutlu mesut gül bahçesinde çiçekleriyle yaşamış.....

masalda burada bitmiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiş.)

GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞMÜÜÜÜŞ....








12 Haziran 2013 Çarşamba

FABL (Hayvan Masalları)




Çocukların en sevdiği masal türüdür. Konuşan hayvanlar ile ilgili masallar, Fabl Hikayeleri genellikle ders verici öğütler veren sonuçlarla biter.

Fabl Hikayelerin en önemli temsilcisi LA FONTEN'dir. Hangimiz dinlemedik ki LA FONTEN'den MASALLAR'ı...

Ağustos Böceğ ile Karınca, Tavşan İle Kaplumbağa, Prenses İle Kurbağa en bilinen Fabl örnekleridir.

Türk Edebiyatında ilk Fabl Hikayeler/Masallar Şinasi , La Fonten masllarını dilimize türkçe olarak çevirip yazmıştır. Daha sonraki yıllarda edebiyatımızda Nazım Hikmet'te La Fonten masllarınızı dilimize uyarlamıştır. Mevlana Mesnevi Hikayeleri de Fabl örneği olarak gösterilebilmektedir.


Hayvanların başından geçen olayları konu alan masallar LA FONTEN ile özdeşleşmiştir. 

Çocuk Edebiyatı'nda önemli bir yeri olan Fabl çocukların ahlak kurallarını eğiterek, öğreterek aynı zamanda eğlendirip düşündürerek anlatır. Fabl Hikayelerin çocukların duygusal gelişimine de katkıları büyüktür. Hayal dünyalarında hayvanların konuşuyor olması onları oldukça eğlendirerek hikayeyi sürükleyici ve dikkatleri dağılmadan dinlemeyi öğretici güzel masallardır..

Fabl Hikayelerin gerçek kaynağının EZOP olduğu söylenir EZOP M.Ö 620 - 650 Yılları arasında yaşamış, yaşadığı dönemin sorunlarını anlatmak için bu tür masalları yarattığı söylenmektedir.

Beydaba - KELİME VE DİMME eseri adlı eseride Fabl eser oarak çok bilinmektedir.

Fabl Masallar çocuklara hayvan sevgisi de aşılamaktadır...

Kısa Bir FABL parçası / Örnek

HERKES HERKESE YARDIM ETMELİ
BEN BÜYÜK O KÜÇÜK DEMEMELİ
İKİ MASALIM VAR BUNUN ÜSTÜNE
BAŞKADA BULURUM İSTEYENE

Selahattin Eyüboğlu Çevirisi İle La Fonten Masalları'ndan kısa bir alıntı...









ÇİRKİN SİYAH ÖRDEK Masallı




Anne ördek sarı sarı sevimli ördek yavruları yumurtadan çıkınca o kadar çok sevinmişki hepsini kanatlarının altına toplayıp, besleyip büyütmeye başlamış...

İçlerinden bir tanesi siyahmış...ve diğer kardeşleri onunla hep alay edermiş, - Sen bize hiç benzemiyosun ve çok çirkinsin !! diyerek onunla alay edip hep ağlatırlarmış, olanlara sürekli üzülen siyah ördek annesine hiç şikayet etmezmiş kardeşlerini.

Anne ördek birgün hepsini toplamış, artık yüzme zamanları geldiğini yüzmek için dere kenarına gitmeleri gerektiğini söylemiş. Yavru ördekler şaşırmış ve korkmuş birbirlerine bakıp - Biz nasıl yüzeriz daha çok küçüğüz. Siyah Ördek ise annesinin söylediklerine sevinmiş, hemen hazırlıklarını tamamlayıp anneleri ile birlikte tüm ördek yavruları dere kenarına inmişler...

Anne ördek seslenmiş 

- Hadi bakalım kim önce yüzme öğrenecek ? yavru ördekler yine birbirine bakıp söylenmeye başlamış, korkuyorlarmış. Siyah Ördek kardeşlerinin korktuğunu görünce korkacak birşey olmadığını suya önce kendisinin gideceğini söylemiş, hepsi şaşkınlık içinde Siyah Ördeğin suya gidişini izlemiş...

Birde ne görsünler Siyah Ördek hiç korkmadan anneleri ile birlikte suda yüzmeye başlamış. Diğer kardeşlerine seslenen ördek onları çağırmış - Sizde gelin su çok güzel...

Siyah Ördeğin çağrısına kulak veren diğer bütün yavru ördekler korkacak birşey olmadığını anlayıp derenin kenarına doğru yürümeye başlamış tek tek hepsi suya girip yüzmüş...anne ördek çok mutluymuş bütün yavruları yanında ve hepsi de yüzüyormuş.

Sürekli Siyah Ördek ile alay eden kardeşleri o gün çok utanmışlar çünkü, Siyah Ördek kardeşleri yüzemiyor diye onlarla alay etmemiş....hepsi Siyah Ördekten yaptıkları kötü davranışlar için özür dilemiş birdaha asla alay etmeyecekleri için söz vermişler... Siyah Ördek onları affetmiş hepsi mutlu ve anneleri ile çooook uzuuuuun yıllar yaşamışlar....

Masalda böylece bitmiiiş.)













Kelebeğin Zaman İle Yarışı





Bir zamanlar mis gibi havası, pırıl pırıl akan deresi, cıvıl cıvıl kuş sesleri olan uzak diyarlarda güzel bir orman varmış...

Bu ormanda yaşayan güzel mi güzel minik bir kelebek özgürce uçuyormuş..fakat kelebek fazla vakti olmadığını biliyormuş bu yüzden de kalbi onu nereye götürürse oraya uçmak istiyormuş...içinden hep şunları söylüyormuş ;

- Ben neden diğer hayvanlar gibi biraz daha uzun yaşamıyorum ?... bunları bile düşünmeye vaktim yok acaba ne yapsam ..

diye düşükeeeen... aaa bir de ne görsün bir kuş yavrusu yuvasından düşmüş ağlıyormuş. Hemen yanına uçmuş -Canın yandı mı  ? diye sormuş... kuş minik kelebeği görünce çok sevinmiş kendisini kimse duymuyor sanıyormuş, kuşun annesi de onlara yem bulabilmek için uzaklara uçmuş...

Minik kelebek ;

- Ağlama minik kuş annen gelecek, bak ben varım... 
demiş...

Kuş yanıt vermiş ;

- Evet ama annemi çok özledim üstelik karnım da çok acıktı..
demiş...

Minik kelebek yavru kuşu oyalayabilmek için elinden ne geliyorsa yapıyormuş birlikte şarkılar söylerken yavru kuşun da annesi çıkagelmiiiş...

Yavru kuş o kadar sevinmiş ki, kelebeğe teşekkür etmiş..ve demiş ki;
- Biraz daha kal birlikte yemek yeriz öyle gidersin..
Kelebek; -Peki demiş...
Yemeklerini de yemişler fakat minik kelebek fazla vakti kalmadığını gitmesi gerektiğini biliyormuş, çünkü yavru kuşun kendisini öyle görmesini istemiyormuş...
 Hemen bir bahane bulmuş..

- Kanatlarım hareket etsin biraz gezinip geliyorum demiş...

Minik kuşla vedalaşmış ve hemen oradan uzaklaşmış...

Yolda giderken ne kadar güzel bir gün geçirdiğini, kuşa yardım ettiğini düşünmüş....

Ve o yavru kuş minik kelebeği hiç unutmamış.....













Boncuk ile Miskin Bir Arkadaşlık Öyküsü





Boncuk ve Miskin adında iki köpek çok iyi ki arkadaştı...

Birgün Boncuk Miskin'e dedi ki ;

- Sıkıldım gel biraz deniz kenarında sahile gidelim 

peki dedi Miskin ile birlikte koşa koşa deniz kenarına gittiler...

Deniz kenarı çok kalabalıktı, iki arkadaş biraz gezindikten sonra acıktılar. Bir lokantanın önünde yerlere saçılmış yiyeceklerden yiyorlardı ki yaramaz bir gurup çocuk onları kovalamaya başladı... Miskin çok korkmuştu hızla sahilden kaçmaya başladıklarında Boncuk suya düştüüüüü..:(
Miskin çok üzüldü kaçmaktan vazgeçip arkadaşını kurtarmaya karar verdi yüzdüğü yere doğru kendisi de koşarak yerde bulduğu dal parçasını ağzıyla tutup kıyıdan arkadaşına uzattı. Boncuk dal parçasına tutunup kıyıya çıktı. Böyle bir arkadaşlık insanlara da örnek olmalı...

Zor zamanlarımızda arkadaşlarımızı yalnız bırakmayalım.




İyilik Perisi ile Kötülük Perisi


İnsaların hiç görmediği ve bilmediği dünyalarda bir iyilik bir de kötülük perisi varmış...
Her ikisi de sürekli kendilerine verilen görevi başarı ile yerine getirmek zorundalarmış.
Birgün her ikisine yine ayrı ayrı görev verilmiş , bu görevler  

İyilik Perisi İçin ; Bahçede aç kalan kediye bir çocuğun yemek vermesi için ilham vermesi gerekiyormuş...
Kötülük Perisinin Görevi İse ; Karşıdan karşıya geçmek isteyen yaşlı teyzeye yanında ki çocukların yardımcı olmasını engellemek...

Verilen bu görevleri her iki peride yerine getirmek için çabalamış. Bahçede ki kediye süt götürmek isteyen iyilik perisinin ilgilendiği çocuk bahçede ki kediye süt götürmek için yürürken tabağı düşürmüş . Süt dökülmüş ve kedi korkudan kaçmış. Yani iyilik perisi görevini yerine getirememiş. 

Kötülük perisinin görevi ise başarıyla yerine gelmiş. Çocuklar yaşlı teyzeye yardım etmediği için araba çarpmış ayağı kıırlmış..

Ve bunun sonun da iyilik perisi kazanamadığı için ceza almış...
İyilik perisini bir şişeye kapatıp bahçeye atmışlar. aaaa o bahçe iyilik perisinin yardım etmek istediği çocuğun bahçesiymiş. Kötülük etmek isteyen peri sayesinde ayağı kırılan yaşlı teyzede kediye süt götüren çocuğun ninesiymiş. 

Çocuk bahçede oynarken şişeyi bulmuş. Merakla incelerken annesi içeriye çağırmış. Çocuk elinde şişe eve girmiş...

Annesi sinirle çabuk o şişeyi dışarıda bırak , bahçede çöp mü topluyorsun diyerek tepki vermiş.
Çocuk telaş ve korkuyla şişeyi hasta yatağında yatan ninesinin yanına saklamış. Ninesi çocuğa söz vermiş.
Annesine şişeyi söylemeden gizlemiş , gece olmuş ve herkes uyumuş. Çocuk ve nine hariç...

Yatağından kalkan çocuk sessizce ninesinin odasına süzülmüş çünkü şişenin içinde ki o güzel rengi merak ediyormuş. Yavaşca ninesini uyandırmış. İkisi de merakla şişeyi çıkarmış.  Şişenin kapağını açmışlar , güzel renk dışarıya doğru süzülmüş ve dünyalar güzeli iyilik perisi ortaya çıkmış. Bu sır üçü arasında yaşadıkları sürece kalmış. Peri onları her türlü kötülükten korumuş , ve isteklerini yerine getirmiş ...

ÇOK MUTLU OLMUŞLAR.

Bazen kötülük yaptığını sananlar aslında onun iyilik olduğunu bilmezler...